23 Aralık 2015 Çarşamba

40 yaşımdaki halime mektup

Sevgili 40 yaşındaki halim,

Bu mektubu okuduğuna göre şuan 40 yaşındasın, görüyor ve okuyabiliyorsun. Umarım hiçbir sağlık sorunun yoktur. Bu mektubu 25 yıl önce kendine sen yazdın ve kimbilir belki de şuanda bu mektubu yazdığın anı hatırlamaya çalışıyorsun...

Senin tıpkı şimdi geçmişi gözünde canlandırmaya çalıştığın gibi, aslında o gün de geleceği canlandırmaya çalışıyordun...

Bugün hayalini kurduğun, Marmara üniversitesinin ilk öğretim din öğretmenliği bölümünü kazandığını ve şuan hayalimdeki din öğretmenliği mesleğini yapıyor olduğuna yürekten inanıyorum. 

Umarım şuan huyu güzel, kendisi güzel bir bayanla evlisindir, maddi durumunda iyidir.


Sevgilerle 15 yaşındaki ben

18 Aralık 2015 Cuma

Halk şiiri -Yarin beyaz gerdanında- (Aşık Veysel)

YARİN BEYAZ GERDANINDA

Yârin beyaz gerdanında
Türlü türlü haller gördüm
Sıralanmış her yanında
Yıldız gibi benler gördüm

Yâr ile tenha buluştuk
Gizli dertlerimiz açtık
Hayli bir zaman konuştuk
Dudağında ballar gördüm.

Dudu diller inci dişler
Âhu gözler o bakışlar
Kesme kâkül sırma saçlar
Zülüfünde teller gördüm.

Elmas küpe kulağında
Güller açmış yanağında
Seher vakti dost bağında
Taze açmış güller gördüm.

Söyletir sevdan Veysel’i
Âşktır aşığın temeli
Ben o yâri görmeyeli
Aylar geçti yıllar gördüm

Âşık VEYSEL

Divav şiiri -Öyle Ser-Mestem ki- (Fuzuli)


ÖYLE SER-MESTEM Kİ

Öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedir
Ben kimem sâkî olan kimdir mey û sahbâ nedir

Gerçi cânândan dil-i şeydâ için kâm isterem
Sorsa cânân bilmezem kâm-ı dil-i şeydâ nedir

Vasldan çün âşık-ı müstâğni eyler bir visal
Âşıka mâşukdan her dem bu istiğnâ nedir

Hikmet-i dünyâ vü mâfihâ bilen ârif değil
Ârif oldur bilmeye dünyâ vü mâfihâ nedür

Ah u feryâdın Fuzûlî incidibdir âlemi
Ger belâ-yı ışk ile hoşnûd isen gavga nedir

16 Aralık 2015 Çarşamba

İlhan Berk -Ayrılığın Yüreği-

İlhan BERK (1918)

Şiirimizin yenileşmeye her zaman açık şairi İlhan Berk 1940’ların başından günümüze her şiir akımının, her şiir hareketinin içinde yer almasına rağmen kendi çizgisini hep korudu: Kapalı, imgeci şiirden eski çağları, mitolojiye, tarihe bir dönüş, kent düşkünlüğü, anlamın yitişi, minyatürlerde eski kitaplarda, izlerini bırakarak dolaşan bu şair oldu.

İlhan Berk şairliğini şöyle anlatır: “Şairlik bir çeşit dervişliktir. Yıllarca bir yer altı suyunu, yalnızlığını, unutulmuşluğunu, ezikliğini yaşayacaksın; bunu hiç yaşamamış gibi de alçakgönüllülüğünü elden bırakmayacaksın; yeryüzüne çıkma özlemini yitirmeden dayanacaksın; sonra bir gün, gün ışığını gördüğünde asıl da bu zaman bir kıyıya çekilip bakmasını bileceksin.

Ayrılığın Yüreği


Sessiz sedasız yaşayan bir ayrık otuydu Orta Anadolu'da
Kıtlıktan önce.
En küçük bir şeyden coşardı
Mesela bir kuş uçmasın Kızılırmak ‘a doğru
Köklerine su yürümüş gibi sevinirdi.
Bir bulut geçsin üstünden
Ayrılıktan çıkardı.
Dünyayı, derdi, dünyayı
Hiçbir şeylere değişmem.

Şimdi yaşamak istemiyor.
İlhan Berk

Sezai Karakoç -Batış-

Sezai Karakoç(1933)

 Sezai Karakoç, İkinci Yeni’ye has dil ve söylem özelliklerini kullanarak İslam dinini esas alan konulara yöneldi. Onun şiiri İslam’ın geleneksel metinlerinde görülen merkez çevre ilişkisinin üzerine kurulmuştur.  İslam mitolojisini kucaklayan Sezai Karakoç şiirinin sağlam bir metafizik zemini vardır. O,  şiir dilindeki semboller aracılığıyla geleneği güne ve geleceğe taşır.  Şiiri aşk,  hürriyet ve yaşam olgularını anlatmaya çalışır.

Batış

Güneştir düşen turuncusunda menekşeler sunarım
Gece artık hiç dönülmeyecek yerlerdeki o sevgiliye
Çocuklara kekik toplıyan o sevgiliye
Bir kekik uzatan çocuk anne deyince
Deniz dibinden çatı çeken
Çocuk üstüne arkadaş üstüne

Güneştir düşen yeşilinde bir yüz döner
Değişmeyen o gençliğiyle sevgili
Ölümden sonraki kurtulma gibi
Döner döner de gelir karşıma
Deniz dibinden çıkan ahtapot ölüleri
Eski utanmaları çeker su yüzüne

Güneştir kırmızı ve ben en çömezi bir rengin
Altın hatıralar hükümetinin
Bitmeyen sultanı o sevgiliye adanmış
Soy utanç soy anış soy sevgi
Gel artmaz azalmaz ey sevgi...


Sezai Karakoç

Edip Cansever -Adsız Bir Çiçek-

Edip CANSEVER (1928–1986)

Anlatılmayan,  anlatılamadan kalan şeyleri bulup çıkarmaya çalıştı şiirinde. Soluklu, uzun şiirlere eğilim duydu. Çağdaş insanın yabancılaşmasını düşünce yanı ağır basan bir anlayışla işledi Divan şiirinden etkiler taşıyan şiirini resim sanatıyla özdeşleştirerek zenginleştirdi. Yaşama tedirginliğinin getirdiği bilinçaltı birikimlerini başarıyla ifade etti. Uzun soluklu şiir serüveninde insanın sıkıntılarını, bunalımlarını gelecekten duyduğu endişeleri büyük bir incelikle dile getirdiği şiirlerinde mitolojiye de yer verdi. En çok da insanın yalnızlığını anlattı şiirlerinde.

Adsız Bir Çiçek

Rengini dünyaya ilk defa sunan
Adsız bir çiçek gibi parlıyorsa gözlerim
Sevgilim
Bana "sen bir şairsin" dediğin zaman.

Yalnız sana yazıyorum bu şiiri
İstersen bir şiir gibi okuma
Çünkü her yıl yeniden yazacağım onu
Soğuklar başlayınca havalanıp
Millerce yol katettikten sonra
Güneyi tadan bir kuşun sevinciyle.

Ve yazmış olacağım bir de
Her dönemde her çağda
Sevdanın kendine özgü diliyle


Edip Cansever

Turgut Uyar -Akşamüstü Rüyası-

Turgut UYAR (1927–1985)

Turgut Uyar gerek öz gerekse biçim bakımından sürekli değişen, halk şiirinden, divan şiirine geniş bir kültür birikimini değerlendirdi.  Kendisi olabilen bir şiiri geliştirdi. Memet Fuat onun şiirini şöyle değerlendirir: “Turgut Uyar’ın soluklu, uzun dizeli,  düz yazı görünümlü şiiri, din kitaplarını çağrıştıran havasıyla öyküsünü anlatışıyla, yücelik duygusu veren bir şiirdi. İkinci Yeni akımı içinde imgelerle, kapalı söyleyişlerle anlamı, derinleştirmeye, yoğunlaştırmaya çalışan bir şair olarak yer aldı. Şiiri hep içerikte aradı. Toplumsal sorunlara yönelişi de, şiirinin bütünlüğü içinde hiç yadırganmayan bir görkemlilikte ürünler getirdi.”

Akşamüstü Rüyası


Şimdi gemiler geçer uzaklardan 
Gönlüm güvertede sereserpedir. 
Işıklı geceler,saz sesleri, peynir ekmek 
Ne biletim ne param ne dostum var 
Pır pır eder yüreğim bakındıkça... 
-Uyan Turgut um, garibim, uyan Bura Terme'dir. 

Terme köprüsünden kamyonlar geçer, 
Irgatlar üç orada beş burada konuşurlar 
Bir gece başlar, yarı siyah, yarı kırmızı 
Cigaramı yakar evime dönerim... 
-Gidin gemiler, gidin 
Vardığınız yerlere selam edin 
Gün olur bütün kaygılardan uzak 
Ben de gelirim...
    
Turgut Uyar

Cemal Süreya -Bir Çiçek-

Cemal SÜREYA (1931 – 1990)

İlk şiirlerinde biçim kaygısı ağır basar. Eski şiirle bağını sesten çok imge yoluyla kurar ve çağrışımlardan yararlanır.  Şiiri ince buluşların,  duygulanımların,  yaşanan gerçekliğin kendine özgü bir söyleyişin toplamıdır.

Bir Çiçek

Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
Bir yanlışı düzeltircesine açmış;
Gelmiş ta ağzımın kenarında
Konuşur durur.

Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
Güverteleri uçtan uca orman;
Aldım çiçeğimi şurama bastım,
Bastım ki yalnızlığımmış.

Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Cemal Süreya